Rezervasyon
+90 542 726 11 26Sitemizdeki deneyiminizi geliştirmek için çerez kullanıyoruz. Sitemizi kullanarak çerezlere izin vermiş olursunuz. Daha fazla
Türkiye’nin en büyüleyici şehirlerinden biri olan Mardin, adeta taşların dile geldiği bir açık hava müzesi gibidir. Her sokağı, her yapısı geçmişin izlerini taşır. Mezopotamya Ovası’na bakan bu kadim şehir, misafirlerine hem tarih hem de kültür dolu bir deneyim sunar. Mardin’de konaklarken gezilecek en özel yerleri sizler için derledik.
Şehre hâkim konumda bulunan Mardin Kalesi, “Kartal Yuvası” olarak da bilinir. Tarihi M.Ö. 330’lara kadar uzanır. Kale, yalnızca manzarasıyla değil, taşıdığı tarihî değerle de etkileyicidir. Zirveden Mezopotamya Ovası’nı izlemek, Mardin seyahatinin en unutulmaz anlarından biri olur. Özellikle gün batımında, altın tonlarında parlayan taş evlerle birlikte şehir kartpostal gibi görünür.
Mardin’in sembollerinden biri olan Ulu Cami, 12. yüzyılda Artuklu Beyliği döneminde yapılmıştır. Mimarisinde taş işçiliği ön plandadır. İnce süslemeler ve minarenin zarif silueti, şehrin her yerinden görülür. Sessiz avlusunda kısa bir mola verip taş duvarların serinliğini hissetmek, ziyaretçilere huzur verir.
Mardin şehir merkezine yaklaşık 5 km uzaklıktaki Deyrulzafaran Manastırı, Süryani Ortodoks Patrikliği’nin en önemli merkezlerinden biridir. 1600 yılı aşkın tarihiyle dikkat çeker. Güneş Tapınağı olarak inşa edilen alt bölümü, dünyanın en eski ibadet alanlarından biridir. Rehberli turlar sayesinde manastırın gizli odalarını, el yazmalarını ve taş tavan süslemelerini yakından görebilirsiniz.
Kale eteklerinde yer alan Zinciriye Medresesi, 1385 yılında Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılmıştır. Avlusundaki taş havuz, kubbelerden süzülen ışıkla birleştiğinde eşsiz bir atmosfer oluşturur. Buradan şehre bakmak, Mardin’in geçmişle bugün arasındaki bağını hissetmenin en güzel yollarından biridir.
Mardin’in en çok ziyaret edilen yapılarından biri olan Kasımiye Medresesi, Artuklu mimarisinin en zarif örneklerinden biridir. İçinde yer alan sembolik su kanalı, insan hayatının doğumdan ölüme kadar olan yolculuğunu temsil eder. Gün batımında buradan ovaya bakarken hissedeceğiniz huzur, kelimelerle tarif edilemez.
Mardin merkezine 30 km mesafede bulunan Dara Antik Kenti, Mezopotamya’nın en önemli yerleşimlerinden biridir. Kaya mezarları, su sarnıçları ve yer altı galerileriyle dikkat çeker. Antik kentin devasa taş blokları arasında yürümek, sizi binlerce yıl öncesine götürür. Tarih meraklıları için mutlaka görülmesi gereken bir duraktır.
Mardin gezinizde biraz daha doğuya, Midyat’a gitmek de harika bir fikirdir. Telkari adı verilen ince gümüş işçiliğiyle ünlü bu ilçe, hediyelik alışverişi yapmak için idealdir. Ayrıca Midyat Konuk Evi’ni ziyaret ederek yöresel taş mimarisini yakından görebilirsiniz. Dizilerde sıkça gördüğünüz o taş evler, gerçekte de bir o kadar büyüleyicidir.
Mardin’in gerçek büyüsü, akşam saatlerinde ortaya çıkar. Güneş, Mezopotamya Ovası’nın üzerine inerken taş evlerin rengi altın sarısına döner. Sessiz sokaklarda yankılanan ezan sesleri ve uzaklardan gelen kahkaha sesleri, Mardin’in ruhunu anlatır. Şehre gelen herkesin en az bir kez bu anı yaşaması gerekir.
Mardin, sadece taş binalardan oluşan bir şehir değildir; aynı zamanda kültürlerin, dinlerin ve hikâyelerin buluştuğu bir yerdir. Her adımda yeni bir tarih, her köşe başında yeni bir detay sizi bekler.
Mardin’e geldiğinizde bu büyüleyici yerleri keşfetmek için zaman ayırın. Her biri size hem geçmişi hem de bugünü aynı anda yaşatacaktır. Ve günün sonunda, sessiz bir taş konağın terasında Mezopotamya manzarasına karşı çayınızı yudumlamak, bu yolculuğun en güzel ödülü olacaktır.