Rezervasyon
+90 542 726 11 26Sitemizdeki deneyiminizi geliştirmek için çerez kullanıyoruz. Sitemizi kullanarak çerezlere izin vermiş olursunuz. Daha fazla
Mardin, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, her köşesinde bir hikâye saklayan büyülü bir şehir. Ancak şehri sadece Zinciriye Medresesi, Deyrulzafaran Manastırı veya Kasımiye Medresesi ile sınırlamak, bu kadim kenti tam anlamıyla tanımamak olur. Çünkü Mardin’in asıl büyüsü, kalabalıklardan uzak, sessiz sokaklarında ve az bilinen köşelerinde gizlidir. İşte Mardin’de keşfedilmeyi bekleyen saklı güzellikler…
Mardin merkeze yaklaşık 45 kilometre uzaklıktaki Savur, taş evleri, dar sokakları ve dingin atmosferiyle adeta küçük bir Mardin gibidir. Yüzyıllardır dokusunu koruyan bu ilçe, özellikle sabah erken saatlerde mistik bir güzelliğe bürünür. Savur Kalesi’nden ovaya baktığınızda, taş evlerin üzerindeki ışık oyunları fotoğraf severler için benzersiz kareler sunar. Ayrıca Savur’daki geleneksel evlerde hâlâ tandır ekmeği ve ev yapımı pekmez üretimi yapılmaktadır.
Dara Antik Kenti bilinse de, çoğu ziyaretçi sadece yüzeydeki kalıntıları gezer. Oysa asıl gizem yerin altındadır. Şehrin altındaki nekropol (yer altı mezar odaları), Anadolu’daki en etkileyici antik mezarlıklardan biridir. Basamaklardan aşağı indiğinizde sizi sessizlik, taş duvarların nemli kokusu ve geçmişin soğuk nefesi karşılar. Rehber eşliğinde yapacağınız bir ziyaret, binlerce yıl öncesine bir yolculuk gibidir.
Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Göllü Köyü, Süryani mimarisinin en güzel örneklerini taşır. Köydeki Mor Yakup Manastırı, artık aktif olarak kullanılmasa da taş işçiliğiyle büyüler. Bu manastırın etrafında yürüyüş yapmak, tarihin içinde sessiz bir meditasyon gibidir. Özellikle gün batımı saatlerinde taş duvarların rengi, Mezopotamya’nın altın ışıklarıyla birleşir.
Doğa tutkunları için Kayalar Köyü, Mardin’in en sakin kaçış noktalarından biridir. Köy, küçük dereleri, meyve ağaçları ve yemyeşil vadisiyle çevrilidir. İlkbahar aylarında doğanın canlandığı bu bölgede kuş sesleri ve çiçek kokuları arasında yürüyüş yapmak, ruhu dinlendirir. Bölge halkının yaptığı ev reçelleri ve tandır ekmekleri de köyün misafirperverliğini tamamlar.
Dara Antik Kenti’nin altındaki su sarnıcı, genellikle turistlerin gözünden kaçar. Ancak bu yapı, Roma döneminin mühendislik dehasını sergileyen olağanüstü bir eserdir. Devasa sütunlar, yüksek tavanlar ve taş kemerlerle inşa edilen bu yer altı yapısı, şehre su sağlamak için kullanılmıştır. Bugün hâlâ nemli duvarlarından tarih kokusu gelir. İçeri adım attığınızda yankılanan sesler, geçmişin hikâyelerini fısıldar.
Mardin’in en güzel sırlarından biri de evlerin teraslarıdır. Şehirde yaşayan birçok kişi, akşamları bu teraslarda oturup ovayı seyreder. Turistik alanların dışında, yerel halkın evlerinin arasında yer alan bu teraslar, şehrin gerçek yüzünü gösterir. Gökyüzüyle neredeyse birleşen bu noktalar, özellikle gün batımında sessizliğin en güzel halidir.
Mardin merkezine yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki Mazıdağı, yüksek rakımı sayesinde serin havası ve panoramik manzarasıyla dikkat çeker. Burada rüzgârın taşıdığı ses, taş duvarlara çarparak yankılanır. Mazıdağı’ndan bakıldığında hem Mardin’in hem de Diyarbakır’ın ufku aynı anda görülebilir. Özellikle doğa fotoğrafçılığıyla ilgilenenler için keşfedilmemiş bir hazinedir.
Mardin, yüzeydeki güzellikleriyle zaten büyüleyici bir şehir. Fakat onun gerçek ruhunu anlamak isteyenler için asıl keşif, sessiz köy yollarında, eski manastır kalıntılarında ve taş evlerin gölgesinde başlar.
Kalabalıktan uzak, sadece doğayı ve geçmişi dinleyerek geçirilen birkaç saat, bu kadim şehri bambaşka bir gözle görmenizi sağlar.
Eğer Mardin’de konaklarken şehrin saklı yüzünü görmek istiyorsanız, bir gününüzü bu az bilinen rotalara ayırın. Göreceksiniz, Mardin’in büyüsü taş duvarlardan çok daha derinlerde saklı…